Faysal Yaman - Yazar
Medeniyetler Beşiği Batman
Batman, tarihin ilk dönemlerinden bu yana insanların yaşadığı, kadim bir medeniyet merkezidir. “Bereketli Hilal” olarak adlandırılan verimli coğrafyada yer alır.
1. Neolitik Çağ
Batman’ın kadim tarihi Hasankeyf’le başlar. Dicle Nehri ile Batman ve Garzan çaylarının kolları boyunca uzanan yerleşim izleri, bölgenin Neolitik (Yontma Taş Devri) dönemine kadar uzandığını gösterir.
Batman Çayı kıyısındaki Hallan Çemi Höyüğü ve Hasankeyf Höyüğü’nde yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda yerleşim alanı ve tarihi eser ortaya çıkarılmıştır. Bölgede henüz kazı yapılmamış 30’dan fazla höyük bulunmaktadır. Bu höyüklerdeki buluntular, yerleşik yaşamın yaklaşık 10 bin yıl öncesine dayandığını göstermektedir.
Tarihi mağaralar, kaya konutlar, resimli kaya sığınakları, höyükler, kaya mezarları ve Boncuklu Tepe gibi ibadet merkezleri, bölgedeki kültürel ve doğal mirasın zenginliğini ortaya koymaktadır. Bu unsurlar, Batman'ın binlerce yıldır yerleşik hayata ev sahipliği yaptığını ve köklü bir medeniyetin merkezi olduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca, bölgede göçebe yaşam tarzının da günümüze kadar devam ettiği görülmektedir.
2. Hz. Nuh Dönemi
Batman tarihinin gelişim süreci, Hz. Nuh ve meşhur gemisiyle başlatılabilir. Sümer yazıtlarında geçen bilgiler ve arkeolojik bulgular, Hz. Nuh’a inananların Cudi Dağı’ndan çevreye yayıldığını gösterir. Bu mitolojik inanç, Batman bölgesinin insanlık tarihindeki yerini anlamada önemli bir ipucudur.
Gemiden inen toplulukların ilk yaşam alanı, Dicle Nehri kıyısındaki Cudi Dağı etekleri olmuş; buradan Aşağı ve Yukarı Dicle boyunca ilerleyerek Batman’a kadar ulaşmışlardır.
3. Batman İsmi
“Batmané” adı, 14. yüzyıldan itibaren kullanılmakta olup yaklaşık 700 yıllık geçmişe sahiptir. Evliya Çelebi, Şerefhan Bitlisi ve Helmuth von Moltke gibi gezginlerin notlarında Batman Nehri, Batman Köyü, Batman Eyaleti veya Batman Beyliği gibi yerleşim yerlerinden söz edilmektedir.
Bu bilgiler, “Batman” isminin eski çağlardan beri Batman Çayı ile bütünleşmiş bir coğrafi ad olduğunu göstermektedir.
4. Tarihi Süreç
Batman'ın bulunduğu bölgedeki ilk egemenlik Sümerlere kadar uzanır. Sonrasında Akadlar, Babilliler, Urartularla akraba olan Hurriler, Mitaniler, Asurlar, Medler, Persler, Makedonlar, Armenialar, Romalılar, Sasaniler ve Bizanslılar sırasıyla hakimiyet kurmuştur.
5. Zerdüştlük
Hz. Nuh’tan sonra bölgeye yerleşen halkın inanç sisteminde Zerdüştlük ön plana çıkmaktadır. Genellikle ateşe tapan mecusiler olarak bilinseler de, Zerdüştilikte esas olan tek tanrı inancıdır. Zamanla bu inançtan sapmalar olmuş ve çeşitli batıl uygulamalar ortaya çıkmıştır.
Batman tarihinde putperestlik ve şamanizme ait izlere rastlanmaz. İlk dönemlerden itibaren tek tanrı inancının bölgede hâkim olduğu anlaşılmaktadır.
6. Batman’da Hristiyanlık
Batman tarihinde önemli olaylardan biri, Yahudi zulmünden kaçan Hristiyanların bölgeye yerleştirilmesidir. Persler tarafından Musul, Cizre, Midyat ve Hasankeyf merkezli bölgelere yerleştirilen bu topluluklar, bölgede kültürel çeşitliliği artırmış ve Zerdüştlüğün etkili olduğu coğrafyada tek tanrı inancının yerleşmesinde rol oynamışlardır.
7. İslamiyet’in Gelişi
Bölgeyi etkileyen en büyük gelişmelerden biri, 7. yüzyılda İslam’ın yayılmasıdır. Hz. Ömer döneminde Sasanilerin mağlup edilmesiyle bölgenin kapıları İslam’a açılmış ve 639 yılında savaş yapılmaksızın, barış ve anlaşma yoluyla Batman İslam’la tanışmıştır.
Bundan sonra Batman bölgesi İslam’ın ve Müslümanların yurdu olmuş, farklı etnik ve kültürel yapıların bir arada dostça yaşadığı bir medeniyet merkezi haline gelmiştir.
8. Beylikler Dönemi
İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte bölgede Kürt beylikleri ortaya çıkmıştır. 10. yüzyılda Hemdani (906-979), Büveyhi (979-990) ve Mervani (990-1085) gibi Kürt beylikleri bölgede egemen olmuştur. 1085 yılında ise Büyük Selçuklu Devleti bölgeye hakim olmuş ve kalıcı bir yönetim kurmuştur.
9. Eyyubiler Dönemi
1171 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından kurulan Eyyubi Devleti, 1187’de Kudüs’ü fethederek bölgedeki en büyük güç haline gelmiştir. Hasankeyf Beyliği, Selahaddin Eyyubi’nin ordusuna önemli ekonomik ve askeri destekler sağlamıştır.
Hasankeyf, Ahlat’tan Hakkari’ye, Cizre’den Elazığ’a kadar geniş bir alana hükmetmiş; Diyarbakır’ın fethinde önemli rol oynamış, fetih sonrası Artuklulara savaş hediyesi olarak verilmiştir. Ancak Artuklu yönetimi uzun sürmemiş, Eyyubiler bölgeyi tekrar kontrol altına almıştır.
Hasankeyf, 13. yüzyıla kadar Eyyubi Devleti’nin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Buna rağmen günümüzde Eyyubi Devleti’nin etkisi çoğunlukla göz ardı edilerek yalnızca Artuklular ön plana çıkarılmaktadır. Oysa bugün Hasankeyf’te hala ayakta olan camiler, medreseler ve imarethaneler Eyyubilerin mirasıdır.
* El-Rızk Camii
* Sultan Süleyman Camii ve medreseleri
* Hasankeyf Ulu Camii
* Eyyubi Kızlar Camii ve medresesi
Bu yapılar, Eyyubi Devleti'nin bölgeye kazandırdığı önemli eserlerdir. Hasankeyf, bu dönemde büyük bir ilim ve kültür merkezi haline gelmiş, birçok bilim insanı yetiştirmiştir.
10. Yavuz Sultan Selim ve Safeviler
1262’de Moğol istilasıyla zayıflayan Eyyubi hakimiyeti, 1394’te Timur’un gelişiyle tamamen sona ermiştir. 1500’lü yıllarda bölge, Safeviler’in egemenliği altına girmiştir.
Hasankeyf Beyi Çavsor Xalil’in, Şah İsmail’in kız kardeşiyle evli olması nedeniyle bölge Safevilerle güçlü bağlara sahipti. Ancak Şah İsmail’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Şah Tahmasb, bölgedeki Kürt beylerini, Tebriz’e davet ettikten sonra tutuklatmıştır. Bu gelişme, Osmanlı için önemli bir fırsat doğurmuştur.
Yavuz Sultan Selim, Kürt alim ve devlet adamı İdris-i Bitlisi’yi görevlendirerek Kürt beylerini Osmanlı saflarına katmıştır. Bu ittifakla birlikte 28 Kürt beyinin desteğiyle Safevilere karşı zafer kazanılmış, Osmanlı Mısır ve Hicaz’a kadar olan bölgeyi ele geçirmiştir. Böylece Hilafet Osmanlı'ya geçmiştir.
Bu tarihi dönüm noktasında Hasankeyf Beyliği önemli bir rol oynamış; sadece Anadolu’nun değil, tüm Orta Doğu’nun kaderi yeniden şekillenmiştir.
Sonuç olarak, Batman; binlerce yıllık tarihiyle, insanlık medeniyetinin temel taşlarını oluşturan bir coğrafyada yer almakta, tarih boyunca birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İslam’ın gelişiyle birlikte ilim, kültür ve hoşgörünün merkezi haline gelmiş, hem yerleşik hem de göçebe yaşam tarzlarının iç içe geçtiği bir bölge olarak varlığını sürdürmüştür.