USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Pozitif Psikoloji

Pozitif Psikoloji
23-09-2025

*duygusal uyum

*iyilik hali

*mutluluk kaslarını geliştirmek

*mutluluğun becerisi

*zihin tuzaklarımız

*pozitif duygular

*“akış” / flow

*beynimiz ve mutluluk

*akış’ta olmak

*referans noktalarımız

*gezinen zihin

*şükran duymak

Fatıma Eren - Eğitim Koçu

Pozitif Psikoloji

Bilinçli ya da bilinçsiz, açıkça ifade etsek de etmesek de hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Başarılı olmak istiyoruz, onay görmek, kabul edilmek, sevmek ve sevilmek istiyoruz, para kazanmak istiyoruz. Çünkü tüm bunların bizi mutlu edeceğine inanıyoruz. Bundan çok değil, 20 yıl önce birisi bize "mutluluk bilimi" adında bir araştırma alanı olacağını söyleseydi, güler geçerdik. Bugün ise Google Akademi’de sadece “mutluluk” anahtar kelimesi ile arama yaptığımızda 2.5 milyon akademik yayın ile karşılaşıyoruz.

Peki, ne oldu da Amerika, İngiltere ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, mutluluk konusu tüm dünyada giderek artan bir önem kazanıyor?

Pozitif bir hayat, sadece hayatlarımızda negatif şeylerin olmaması anlamına gelmez. Eğlence, cesaret, iyimserlik, yardımlaşma, huzur, azim, yaratıcılık, sevgi, iyi ilişkiler… Bunların hepsi, mutlu yaşamlar sürmemiz için ihtiyacımız olan pozitif tutum ve beceriler.

Nasıl ki modern psikoloji bize kaygı ve korku gibi negatif duygular ile başa çıkma taktiklerini öğretiyorsa, pozitif psikoloji de mutluluğumuzla büyük oranda ilişkili tutum ve becerilerin gelişmesi için bize yol göstermeyi hedefleyen bir bilim dalı olarak ortaya çıkıyor.

Mutluluk Öğrenilebilir mi?

Beynimiz, pek çok konuda olduğu gibi mutluluk konusunda da bizi sistematik bir şekilde yanıltıyor. 1978 yılında Amerika’da, piyango talihlisi ve felçli denekler üzerinde yapılan çok önemli bir araştırmanın sonuçları, bu olaylar olduktan sadece birkaç yıl sonra her iki grubun mutluluk seviyelerinin eşitlendiğini bulguluyor.

Yani bizi çok mutsuz edeceğini tahmin ettiğimiz felç geçirmek veya çok mutlu edeceğini tahmin ettiğimiz piyangodan ikramiye kazanmak gibi, birbirine bu kadar zıt iki durum bile bir süre sonra uyum sağlıyor ve baz mutluluk seviyemize geri dönüyoruz.

Hayatının büyük kısmını mutluluk araştırmalarına adamış bir isim olan Sonja Lyubomirsky, bize mutluluğumuzun %40’ının kontrolümüz altında olduğunu söylüyor. %50 genetik kısım için yapabileceğimiz bir şey yok. Başımıza gelen iyi şeyler, kötü şeyler, zenginlik, fakirlik gibi dışsal faktörlerin mutluluğumuz üzerindeki etkisi ise sadece %10.

Bu dışsal faktörlerin artısı eksisi günün sonunda birbirini nötrlüyor ve yine kalıyoruz kendi kendimizle. Aynı zihinsel süreçlerle girdiğimiz farklı durumlar, aynı kafa yapısıyla bindiğimiz son model arabalar, aynı kafa ile çıktığımız tatiller bizi daha mutlu etmiyor.

Mutluluk araştırmalarının ana odağı, bu kontrolümüz altında olan %40’lık alan. Ve yapılan pek çok araştırma, bu alanı geliştirebilmemizin ve kalıcı mutluluk tutumları edinebilmemizin mümkün olduğunu gösteriyor. Yani mutluluk büyük ölçüde öğrenilebilir ve inşa edilebilir bir beceridir.

Beynimiz ve Mutluluk

Nörobilim alanında yapılan araştırmalar, insan beyninin kalıcı bir mutluluk için planlanmadığını gösteriyor. Beynimizin önyargılarının ve yanlış isteklerinin üstesinden gelip nasıl mutlu olacağımızı öğrenmeli ve “mutluluk kaslarımızı” geliştirmeliyiz.

Kaba bir tabirle, mutlu olup olmamız beynimizin umurunda değil. Evrimleşmiş insan beyninin temel fonksiyonu hayatta kalmak. Hayatta kalmak için de ilk olarak dışsal motivasyon kaynaklarını kullanır. Her dışsal ödülde beynimizdeki dopamin seviyesi artar. Ancak bu deneyimlerin yarattığı mutluluk hissi geçicidir; çünkü dopamin seviyesi beyinde hızla azalır. İçsel motivasyonu artırmak için öncelikle düşünce kalıplarımızı, kim olduğumuzu ve aslında neyi istediğimizi çok iyi gözlemlememiz gerekir. Beyinlerimizi ancak bu şekilde modern dünyanın durumları içerisinde mutlu olmaya yönetebiliriz.

Akış – “Flow” Deneyimi

Herhangi bir aktivite veya deneyim sırasında zaman mefhumunu kaybettiğiniz, zamanı takip etmeyi unuttuğunuz oldu mu? Bir beste yaparken saatin kaç olduğunu unutan, açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlarını dahi hatırlamayan müzisyenler vardır.

İşte buna “akış / flow” diyoruz.

Akış, bir aktivitede öz-bilinç kaybını ve tam olarak konsantre olmayı içerir. Başka bir deyişle, şu anda yaşıyor ve tamamen eldeki göreve odaklanıyor.

Akış’ta olmak: Yapılan işin içine tamamen girmek – %100 konsantrasyon

1. Coşku hissi – gündelik olaylardan uzaklaşmak

2. Büyük ölçüde içsel netlik – yapılan işin nasıl yapılacağını bilmek ve iyi yapıp yapmadığının farkında olmak

3. Yapılan aktivitenin yeteneklerle uyumlu olduğunu bilmek

4. Huzur hissi – egonun sınırları ötesine çıktığını hissetmek

5. Zaman kavramını yitirmek – ana odaklanmak

6. İçsel motivasyon – ödül, yapılan işin kendisinde

Akış, basitçe “mutlu olmaktan” çok daha güçlü bir şeydir. Mutluluk, akışın birçok yan sonucundan biridir.

Beynimiz Neden Yanlış Şeyleri İstiyor?

Sezgilerimiz genellikle yanlıştır. Virginia Üniversitesi Profesörü Tim Wilson ve Harvard Üniversitesi Profesörü Dan Gilbert bu duruma “yanlış isteme” adını veriyor.

Yani bizi mutlu edeceğine inandığımız bazı şeyleri istiyoruz ancak bu şeyler doğru değil. Yanlış şeyleri istiyoruz.

Nasıl gözlerimiz bazen bize nesneleri olmadıkları gibi gösterirse, hayallerimiz de bazen gelecekte olmayacak şeyleri olacakmış gibi görmemize yol açar. Harvard Üniversitesi Profesörü Daniel Gilbert bu yanılgıların nedenini 3 temel ilkeye bağlayarak açıklar:

1. Nesnelerin, gerçekte zihinde görüldükleri şekliyle var olduğuna yani realizme inanırız.

2. Hayal gücümüzün ürünleri, pek de hayal ürünü değildir. Hayal edilen gelecek, genellikle şimdiki zamana çok benzer.

3. Hayal gücümüz, geleceğe ulaştığımız zaman o an hakkında ne düşüneceğimize cevap vermekte zorlanır.

Zihnimiz Mutlak Verilere Değil, Referans Noktalarına Dayalı Karar Alır

Şükran duymak, tam olarak kıskançlık karşıtı bir duygudur. Dikkatinizi negatif şeylere odaklamak yerine, pozitif olana odaklanmanızı sağlar. Son yıllarda giderek artan pozitif beden hareketini bu bakış açısına örnek gösterebiliriz.

Hedefimiz Victoria’s Secret mankeni olmak değil de, bedenimizle barışık olmak olursa, kıyaslama yolu ile yayılan negatif duyguların üzerimizdeki etkisi de azalmış olur.

Gezinen Zihin – Zihnimizi Kontrol Etmek

Zihni kontrol etmek, yeterince çaba ve sabır gösterdiğiniz takdirde, mutluluğunuz üzerinde çok önemli etkiler sağlayacak bir beceridir. Burada bahsettiğim zihin kontrolü, bilim kurgu ya da çizgi filmlerdeki zihin kontrolü değil elbette. Zihni kontrol etmek demek, zihnimizin her zaman ve her yerde olmasını bilinçli bir şekilde kontrol altında tutmak demektir.

İnsan olmakla ilgili en üzücü şeylerden biri şüphesiz ki zihinlerimizin bizim kontrolümüz dışında geçmiş ile gelecek arasında gezinip durması ve o an yaptığımız işi – her ne ise – orada kalamamasıdır. Gezinen zihin kavramı, halk arasında “oto-pilot” olarak da bilinir.

Bizim hiçbir kontrolümüz olmadan düşünceler akar gider. Yine araştırmalar, insan zihninin bir günün hemen hemen yarısında gezinti halinde olduğunu bulguluyor. Bu gezinti sırasında zihnimiz geçmiş veya gelecek arasında dolaşıp duruyor. Her ne kadar insan zihninin bu özelliği ona birçok konuda diğer canlılara göre bilişsel bir üstünlük sağlasa da, bizi mutsuz ediyor.

Son olarak söylemek istediğim şey şu:

Gördüğünüz gibi mutluluk, havadan bir yerden gelebilecek ya da peşinde koşularak bulunabilecek bir şey değil. Mutluluk bir varoluş hâlidir. Mutluluk, pratiklerle geliştirilebilecek ve inşa edilebilecek bir beceridir. Hem kendi mutluluğunuz hem de toplumun genel mutluluğu, büyük ölçüde bu becerileri ne ölçüde kazandığınıza bağlıdır. Kadraj Dergisi’nin yaşam yolculuğunda başarılar diliyorum. Yolunuz açık, “iyilik haliniz” sonsuz olsun efendim..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Fatıma Eren
Fatıma Eren

Fatıma Eren - Eğitim Koçu