USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

CI Bloom 2025’ten renkli yansımalar

CI BLOOM, Contemporary Istanbul Bloom, Türkiye'de kurulan ve küresel sahneye açılan bir merkez olarak hizmet veren uluslararası bir sanat fuarıdır. 2006 yılında kurulan fuar, dünyanın dört bir yanından çok çeşitli galeriler, sanatçılar, koleksiyoncular, küratörler ve akademisyenlere ev sahipliği yapmaktadır. Sanat fuarları, her biri dikkatinizi çeken çok sayıda görsel sunum nedeniyle genel halk için oldukça ilgi çekicidir. Kadraj Dergisi, bu önemli sanat fuarın

CI Bloom 2025’ten renkli yansımalar
21-09-2025 21:42

Röportaj: Ramsés Luquis Ortega
Asistan: Ahmet Tunç
Transkript Asistanı: Şefik Şahin


Galeri: Vision Art Platform, İstanbul

Röportaj: Vision Sanat Platformu Galerisi Direktörü Öykü Türker

Ramses: Merhaba Öykü. Vision Art Platform nerede yer alıyor?
Öykü Türker: İstanbul Beşiktaş’tayız. 2019 yılında kurulduk ve 6 yıldır sanat piyasasının içindeyiz.

Ramses: Galerinin kapsamı ve vizyonunu bize anlatabilir misiniz? Vision Art Platform’un temsil ettiği sanatçıları bir araya getiren özellikler neler? Galeri için sanatçı seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Öykü Türker: Galerimizde sanat yaratıcıları, sanat danışmanları ve yazarlar yer alıyor. Şu anda bu sergiyi İstanbul’da düzenliyoruz. Galerimizdeki sanatçıların yaklaşık %90’ı akademisyendir. Çoğu, başarılı profesörlerdir ve resim çalışmalarını da başarıyla sürdürüyorlar. Sanatçıları seçerken iyi bir panel oluşturuyoruz ve bu panel, galeriler için sanatçıları özenle seçiyor.

Ramses: Mevcut küresel değişimleri göz önünde bulundurarak Türkiye’deki plastik sanatlar hakkında bu ve önümüzdeki yıllar için ne düşünüyorsunuz? Kötümser misiniz yoksa iyimser mi?
Öykü Türker: Türk plastik sanatlarında ve bu galeride işler iyi gidiyor. Uluslararası fuarlara da katılıyoruz ve gelişmelerden umutluyuz.

Ramses: Payidar Şeyma Alışır’ın bu eserinden bahseder misiniz?
Öykü Türker: Şeyma, galerimizde çalışan, hem dijital sanat hem yapay zeka (AI) sanatı üzerine çalışan bir Türk sanatçı. Bu fuar için yaptığı çalışmalarda Türk el sanatlarından ilham aldı. Kültür ve kimlik arayışı üzerine çalışıyor ve kendi yerel kültürünü bizim kültürümüzle harmanlayarak bu tür işler ortaya koyuyor.

Ramses: Anita Taylor’ın bu büyük tablosuna değinelim. Bu eserin özellikle Türk sanatıyla ilgisi nedir? Resimde parlak kırmızı ve turuncu renkleri görüyoruz. Canlı renklerin yoğunluğu, Türk sanat mirasını birleştirme girişimi mi?
Öykü Türker: Eğitimci ve sanatçı olan Anita Taylor aynı zamanda İskoçya’da bir üniversitede dekandır. Bu çalışmasını, Paris’te bir müzede bulunan beş duvar halısından esinlenerek yaptı. Duygularını esere yansıtıyor. Normal duyularımıza ek olarak; işitme, görme, tat alma, dokunma ve koklama duyumuzun yanı sıra bir de altıncı bir duyu vardır. Kendi içimizde saklı olan bu içsel duyguya hitap ediyor. Eserde renklerin parlaklığı çok değişken. Renk seçimi, sanatçının kendi varoluşuyla ilgili yaptığı bir tercihtir.

Röportaj: Sanatçı Onur Kaymak, Summart Galeri-İstanbul
Asistanlar: Cem Karakaya (Summart Gallery), Ahmet Tunç

Onur, bize özgü olan ama asıl kullanımlarını aşmış sıradan nesneler kullanıyor. Bazen gölgelerle, çağrıştırdıkları nesneden daha fazla ilgileniyor gibi görünüyor ve zaman içinde çevresine klinik bir dikkat gösteriyor.

Ramses: En sevdiğiniz araç kömür mü, yoksa sanat eserleriniz için akrilik ya da yağlı boya da kullanıyor musunuz?
Onur Kaymak: Son zamanlarda karakalem kullanıyorum.

Ramses: "Otoportre 1" başlıklı karakalem çizimde, bir bitki tarafından nazikçe işgal edilen bir sandalye ve içinde çok güzel bir formun durduğunu görüyoruz ama aynı zamanda bir çürüme ifadesi de hissediyoruz. İletmek istediğiniz bu muydu?
Onur Kaymak: Çizimlerimde günlük hayattan birçok obje var. Bu objeler statik olduğu için içine toz katıyorum. Bu objelerle bağlantı kurmak, insanlarla bağ kurmaktan daha kolay olduğu için bu otoportreleri yaptım. Onlarla birlikte nesne arka planını da ekliyorum. Kendimi daha rahat ve özgür hissediyorum. Bazıları heykel gibi görünüyor. Bu, yaşadığım yerle ilgili olabilir. Belçika’da yaşadığım için çevremdeki insanlarla iletişim kurmak zor oluyor. Ancak bu nesneler dünyanın her yerinde; bu yüzden bir korelasyon kurmak daha kolay. Örneğin, "Sessiz Bekleyiş" adlı çalışmam, yüz yıldan fazla süre önce Belçika’da yer alan eski bir fabrikayı gösteriyor. Orada çalışan Türk göçmenler vardı; o yüzden çizimde çalışırken bu anı düşündüm.

……

Röportaj: Sanatçı Yiğit Can Alper

Asistanlar: Cem Karakaya (Summart Gallery) ve Ahmet Tunç

Yiğit Can Alper, 1987 yılında Muğla’da doğdu. 2012 yılında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. 2013 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Resim Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine başladı. Çalışmalarına Muğla’daki atölyesinde devam etmektedir. Mürekkep ve suluboya ile yaptığı rüya gibi çalışmalarıyla tanınan sanatçı, Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli sergilere katıldı.

Ramses: Suluboya çalışmanızda, yerde ölü bir kuş ve ondan filizlenen yeni bir yeşil bitki çizdiniz. Sanat eserini gördüğümde, yeni bitkinin ve başlangıcın umudundan ziyade, ölü kuşun kaybını daha güçlü hissediyorum. İletmek istediğiniz şey bu muydu?
Yiğit Can Alper: Bu, planladığım bir şey değildi ama çiçeklenmeden önce ağrı gelir. Yiğit Can Alper’in sanatında, insan ve hayvan ilişkisini betimleyen eserlere rastlanır. Çoğunlukla sepya tonları kullanır, bu da hikâyelerini anlatmak için çok doğal bir ortam yaratır.

Röportaj: Sanatçı Gamze Araz

Gamze Araz Eskinazi, 1970 yılında Ankara’da doğdu. 1987 yılında TED Ankara Koleji’nden, 1991 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden mezun oldu.

Ramses: Eseriniz bana Chihuly’yi (Dale Chihuly, Amerikalı cam sanatçısı, d. 1941) hatırlatıyor. Cam heykel, başlığında da gösterildiği gibi Tabiat Ana ile ilgili. Birçok sanatçı Tabiat Ana’dan çok üzücü, kaderci bir biçimde bahsederken; çalışmalarınız tam tersine şeffaf, dürüst, adeta bebekler gibi.
Gamze Araz: Bunlar bir seri. Sanatçıların çoğu Tabiat Ana’dan, Toprak Ana’dan çok üzücü ve kaderci bir şekilde, iklim değişikliğinden bahseder ve sonra her şeyi arkaya atarlar. Bu çalışmalar ise şeffaftır. Neredeyse hazır gibidirler. Burada ne olup bittiğine hayret ediyorum. Camın şeffaflığı benim gelişen alanım. Şeffaftır, bu yüzden ışık alır ve verir. Tabiat Ana hakkında bir şey söylemek gerekirse… Sevinçle söylemek istiyorum. Amacım olumsuz yanları göstermek değil, olumlu yanları anlatmak. Bizler bu dünyada yaşayan insanlarız ama kendimizi ondan ayırdık. Oysa onun dışında değil, bir parçasıyız. Çiçek açmalı ve sevgimizi birbirimizle, en çok da Dünya’yla paylaşmalıyız çünkü onun üzerinde ve içinde yaşıyoruz. Ve o, veriyor. Özgür bir kuş gibi. Bu malzemeyi bu şekilde kullanmak istememin nedeni, içinde ne varsa onu yansıtması. Bu, insanlık olarak bugünlerde yaşadıklarımızın ötesine geçen bir şey. Ama ben bir şeyi sevinçle ifade etme ihtiyacı hissediyorum. İçeriden baktığınızda her şey bir çiçek gibi açıyor ve bu, sevinçle yaşadığımız dünyanın bir parçası olduğumuzu hatırlatıyor.

Ramses: O hâlde, bunun ütopik bir gerçeklik görüşü olduğunu söyleyebilir miyiz? Örneğin, kirlenmiş bir nehrin yakınında yaşıyorsam ve evim oradaysa; o zaman nehrim kirli olsa da yaşadığım yere karşı olumsuz değil, olumlu bir tutum sergilemeliyim?
Gamze Araz:
Söylediğiniz çok doğru ama enerjimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı olumsuz şeylere verirsek, onlar kaybolurlar. Ama sevgimizi dökersek, bunun süreceğini görmek isteriz. Bu yüzden tavrım olumlu ve güzel olanı görmektir. İçinde yaşıyoruz; belki hem olumsuz hem de olumlu var. Her ikisi de bizim içimizdedir ve her zaman Dünya’daki insanların, vücudumuzun her hücresinde var olacaklardır. Ama iyi olan şey, bunu dengeli bir karanlık ve aydınlıkta yapabilmektir.

….

Röportaj: Galeri Sahibi Rıdvan Kuday- Diyarbakır

 

Ramses: Diyarbakır’da bir çağdaş sanat galerisi işletmek nasıl bir duygu? Herhangi bir şekilde daha mı zorlayıcı?
Rıdvan: Diyarbakır’da bir çağdaş sanat galerisi kurmak ve işletmek hem önemli bir sorumluluk hem de ilham verici bir deneyim. Kentin köklü tarihi ve katmanlı kültürel yapısı, sanatsal üretim için eşsiz bir temel sunuyor. Tabii ki İstanbul gibi merkezlerle karşılaştırıldığında, görünürlük, koleksiyonerlere erişim ve altyapı açısından zorluklar var. Ancak Diyarbakır’ın potansiyeline olan inancımız ve yerel sanatçıların ürettiği güçlü eserlerle bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Galerimiz sadece bir sergi alanı değil; aynı zamanda üretim, entelektüel değişim ve sürekli diyalog için bir platformdur.

Ramses: Ülkenin bu bölgesinde çağdaş sanata ilginin İstanbul gibi büyük şehirlere kıyasla daha az olduğunu düşünüyor musunuz?
Rıdvan: İlgi eksikliğinden ziyade, dolaşım ve erişimde sınırlamalar olduğunu görüyoruz. Büyük şehirlerde izleyiciler sanat etkinliklerine daha alışkın ve onlarla etkileşim kurmak için daha fazla fırsata sahip. Ancak bu, burada ilgi olmadığı anlamına gelmez. Özellikle Diyarbakır’daki genç kuşak arasında çağdaş sanata karşı gözle görülür bir merak ve coşku var. Sergilerimiz, sanatçı-küratör konuşmaları, atölye çalışmaları ve paneller aracılığıyla bu ilgiyi beslemeyi ve derinleştirmeyi amaçlıyoruz. İnsanlarla ne kadar çok ilişki kurarsak, sanatın dönüştürücü gücünün her yerde o kadar çok yankılandığını görüyoruz.

Ramses: Genç bir sanatçı bugün nasıl ilgi çekici ve güncel kalabilir?
Rıdvan: Bugün genç sanatçılar için etkileyici olmak sadece teknik beceriyle ilgili değil. Kişinin kendi sesini bulması ve bağlamı hakkında söyleyecek orijinal bir fikre sahip olması çok önemlidir. Ek olarak, güncel tartışmaları takip etmek, farklı disiplinlerden yararlanmak ve ortak üretime açık olmak bir sanatçının görünürlüğünü önemli ölçüde artırabilir. Galeri olarak genç sanatçıların yaratım süreçlerine dâhil olmayı ve onlarla birlikte düşünmeyi önceliklendiriyoruz. Amacımız sadece çalışmalarını sergileyebilecekleri bir alan değil, aynı zamanda yansıtabilecekleri, büyüyebilecekleri ve gelişebilecekleri bir ortam sağlamaktır.

 


Editor : Yusuf Kavak
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?