
Konuk: Seda Tuba Öncü
Ropörtaj: Hatice Türkan
Batman’da özel günlerin aranan ismi, objektifin ardındaki duygu avcısı: Seda Tuba Öncü. Düğün fotoğrafçılığıyla başladığı yolculuk, zamanla bir tutkunun mesleğe dönüşmesiyle şekillenmiş. Kendine özgü tarzıyla hem bölgesinde hem de sektörde adından söz ettiriyor. Hayatından ilham dolu kesitler, duygulara dokunan kareler ve görünmeyeni gören bir gözle, şimdi karşınızda...
-Batman’da iş dünyasında tanınan bir kadın olarak bize kendini tanıtır mısın?
Ben Seda Tuba Öncü. Uzun yıllardır fotoğrafçılık yapıyorum. Özellikle düğün gibi duygusu yoğun anları çekmeyi seviyorum. Bu yolculuk benim için tamamen bir tutkuyla başladı. Zamanla teknik bilgimi artırdım, deneyim kazandım ve bu alanda görünür olmaya başladım. Batman gibi geleneksel yapısı güçlü bir şehirde bir kadın olarak iş dünyasında varlık göstermek kolay değil ama ben kendi yolumu çizmeyi başardım. Bu da bana ayrı bir gurur veriyor.
-Peki bu iş senin için bir gelir kapısı mı, yoksa tutku mu?
Kesinlikle önce tutku. İlk kez bir fotoğraf makinesine dokunduğum anı dün gibi hatırlıyorum. Bir anı dondurmak, bir duyguyu yakalayabilmek bana büyüleyici gelmişti. Sonra bu heyecan zamanla mesleğe dönüştü. Para kazanmak elbette önemli ama o ilk günkü heyecan hâlâ içimde. Bu iş sadece geçim kaynağım değil; aynı zamanda hobim, ilhamım ve hayatımın vazgeçilmez bir parçası.
-Hâlâ gerçekleştirmek istediğin hayaller var mı?
Olmaz mı? En büyük hayallerimden biri Paris’te bir çiftle çekim yapmak. O romantik şehirde, hiçbir şeyin kurgulanmadığı, ışığın ve doğallığın ön planda olduğu sade ama yoğun duygular barındıran bir hikâye anlatmak isterim. O karelerde sadece aşk, ışık ve samimiyet olsun. Böyle projeler beni hâlâ çok heyecanlandırıyor.
-Düğün çekimlerinde unutamadığın anılar oluyordur...
Her çekim aslında başlı başına bir film gibi. Duygular çok taze, çok gerçek. Bazen kahkahalar yükseliyor, bazen gözyaşları akıyor. Bir defasında damat smokinini unutmuştu ve bu, kuaförde fark edildi! Ama tüm bu detaylar çekimlerin ruhunu oluşturuyor. O anlara ilk tanıklık eden kişi olmak, işimin en sevdiğim yanı. Örnek vermek gerekirse, bazen damatlığını ya da gelin arabasının anahtarını unutan çiftlerimiz oluyor, onların heyecanlarına şahitlik ediyor, ortak oluyoruz. Çiftlerin en heyecanlı ve özel anlarında yanlarında olup bu duyguyu onlarla birlikte yaşıyor olmak bizim de işimize olan tutku ve heyecanımızı arttırıyor.
-İşinin en zorlu yanı ne sence?
En büyük zorluk: hiçbir anı kaçırmamak. O özel anlar bir daha tekrarlanamıyor. Ya o duyguyu yakalarsınız ya da kaybedersiniz. Ayrıca işin fiziksel tarafı da oldukça yorucu. Uzun saatler ayakta kalmak, seyahatler, yoğun tempolar… Ama sonunda ortaya çıkan kareleri gördüğümde her şeyin buna değdiğini hissediyorum.
-İlham aldığın ya da örnek aldığın biri var mı?
Birebir örnek aldığım biri yok ama ilham aldığım çok fazla şey var. Sinema, müzik klipleri, ışık oyunları, hatta sokakta denk geldiğim bir bakış bile bana ilham verebilir. Fakat şunu da söylemeliyim: en büyük ilham kaynaklarım ailemde.
Rahmetli babam Batman’ın ilk fotoğrafçılarından biriydi. Fotoğrafa olan tutkusu bana adeta genetik bir miras gibi geçti. Bir dönem bankacılık yaptım ama bu sevgi hep içimdeydi. En sonunda babamın yoluna doğru yürümeye karar verdim.
Bir diğer ilham kaynağım ise amcam, ressam Ahmet Güneştekin. Şu anda Roma’da önemli bir sanat galerisinde eserlerini sergiliyor. Onun çocukluktan bugüne uzanan sanat yolculuğu, üretkenliği ve dünyaya kattığı değerler bana her zaman ilham verdi. Babamın sade ama tutkulu çalışmaları ve amcamın evrensel bakışı, mesleki duruşumun iki güçlü dayanağı oldu.
-Eşinin desteğiyle ilgili ne söylemek istersin?
Eşim bu yolculukta sadece hayat arkadaşım değil, aynı zamanda en büyük destekçim. Her zaman yanımda, her zaman arkamda. Bazen sadece bir sözüyle günümü değiştiriyor. Birbirimizi sadece eş olarak değil, bir ekip gibi görüyoruz. Onun varlığı, bana kendime olan inancımı hep hatırlatıyor.
-Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersin?
Hayallerinizin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyin. Korkmadan, tutkuyla üretin. Sevdiğiniz işi yapmanın verdiği huzur, hiçbir şeye benzemez. Unutmayın; en güzel şeyler, gerçekten inandığınızda gerçekleşir.
Bu güzel sohbet için başta Hatice Hanım olmak üzere Sonsöz ailesi ve Kadraj Dergisi’ne çok teşekkür ediyorum. Kendi hikâyemi anlatma fırsatı bulmak ve belki bir kadının kalbine cesaret verebilmek benim için çok kıymetli. Umarım bir kişiye bile ilham olabilmişimdir.
Editor : Yusuf Kavak